7 Ocak 2013 Pazartesi

Dil


Bir gün, Türk kökenli bir lokantada ‘peynirli hamburger’ istedim. Çocuk bana yabancı bir dil konuşuyormuşum gibi baktı... Anlamadı, bir daha sordu, tekrar ettim. Sonra da ‘Haa, Cheeseburger!’ dedi gitti!

Başka bir gün, eğitim esnasında ‘geleceğin eğilimleri’ dedim, dediğime de pişman oldum. 'Trend' diyecekmişim. Tamam dedim, pes ediyorum. Diğer bir yandan 'Artık pes ettim' derken, bunu bir mücadeleye çevirmemiz gerektiğini hissediyorum, işe bireysel temizlikle başlamalı; herkes kendi evinin önünü süpürmeli... 

'Dil ve Güzel Türkçemiz' konusunda ahkam kesmek ve bu konuda mücadele vermek ne kadar doğru, onu da tartışmakta fayda var. Öz-Türkçe olmasına rağmen kimsenin bilmediği kelimelerin bu saatten sonra yerleşmesi mümkün değil; dışarıdan gelecek bir baskı ile de sonuç alınamaz, önemli olan kişisel düzeyde mevcut dilimizi kullanmak ve korumak.
Birey olarak neler yaparız? Tabi ki, günlük hayatımızda ‘eğitimli’ haber spikerleri ve tiyatrocuları gibi konuşamayacağız, ancak kelimeleri doğru kullanmak iki açıdan önemli:

1. Kelimeler enerjimizi yükseltir; doğru ve olumlu olmaları önemlidir.
2. İletişim için kullanılan dil ve Türkçemiz bozuldukça, nesiller arası ve şehirler arası uçurumlar artacaktır.



Dilimizi ve iletişimimizi bozan sadece yabancı kelimeler değil, işte karma örnekler:
...size dönmüş olacağım... (Nasıl yani?)
...yapıyor olacağım... (Olmak yada olmamak!)
...kendine iyi bak... (Doğru farkındalık açısından önemli!)
...top model... (Aynen Türkçe okunuyor, bundan dolayı kavga çıkardı eskiden)
...marketing bütçelerimizden allokasyon... (Ne?!)

Yeni fiiller türedi:

Twitlemek, Check-in yapmak, Googlelamak, Layk etmek, Çüş falan olmak, Kal gelmek, Online olmak, Login olmak, Zaplamak vs.

Bir de ilginç kalıplar var:

*Dürüst olmam gerekirse... (daha önce yalan mı söylüyordun?)
*Aslına bakarsanız... (Başka nereye bakacaktık?)
*Gerçekçi olmak gerekirse... (Kuantum fiziği açısından da bakabiliriz.)
*Partilere patlayacağız... (Patlayacağız birazdan!)

Son olarak belirtilmesi gereken bir konu daha var: Ziyadesinden fazla –ebilir takısını kullanıyoruz. 

Yapabilir misin? Verebilir misin? Gidebilir misin? Alabilir misin? Yardım edebilir misin?
Özellikle erkek zihni, bu tip dolaylı soruları bilinçaltından meydan okuma, yeteneğini sınama şeklinde anlamakta. 
Bunların yerine,
-Yapar mısın? Verir misin? Gider misin? Alır mısın? Yardım eder misin?
Çok daha doğru sorular...




Son zamanlarda hayatımıza giren diğer bir iletişim aracı ise "emoji"ler... Kalpler, kahkahalar, danslar havalarda uçuşuyor... Her birimiz için bu sembollerin anlamları farklıyken, son derecede sinirli bir ruh halinde bile yazdığımız mesajın sonuna bir 'gülücük' koymak suretiyle durumu yumuşatıyoruz...

Son olarak da kullanılan olumsuz kelimeler... Türklerin kültür kodunda çıkan acı ve keder, bizim oldukça olumsuz bir yapıda olduğumuzu gösteriyor. Devamlı şikayet edip, olumlu olmayan kelime ve kalıplardan gün boyunca dinlemekteyiz... Bu konuda bir çok örneğe gün boyunca rastlıyoruz. Oysa olumlu titreşimler, olumlu olayları çekecektir. Enerji dolu kelimeler seçmek dediğimde aklıma Gladyatör filmindeki “Bu hayatta yaptıklarımız, sonsuzluktaki yankıdır.” cümlesi geliyor... Bu kelimeler için daha da geçerli.


İletişim, dinleme, anlama ve kendini ifade, hayatımızda çok kritik olgular... 
Kendi ülkemizde kendi dilimizi nasıl kullanıyoruz? Anlamak ve anlaşılmak istiyor muyuz? İşe ancak kendimizden başlayabiliriz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder