Hayatta
ilerlerken kalıcı veya geçici rollerimiz vardır. Hayat boyu anne ve babamızın
evladı olmak kalıcı bir roldür, oysa bir iş yerindeki bir pozisyon geçici bir
roldür. Bu roller bazen çok nettir, bazen iç içe geçmiştir. Bazen karışmıştır.
Bazıları bizim kontrolümüzde, bazıları da bizden bağımsız bir şekilde bizi
bulmuş gibidir... Bazen dümeni ele geçirmiş gibi, bazen de kaderimiz bizi
sürüklüyor gibidir. Her şeyi ötesinde, herkese bahşedilmiş bir görev veya
misyon var mıdır? İçimizde saklanmış yüreğimizin derinliklerinde bizi
neler bekler?
Carl Jung, bilinçaltının etkisini şöyle dile getirir: “Bilinçaltınızı bilinçli hale getirmedikçe, bilinçaltınız hayatınızı kontrol etmeye devam eder ve siz buna ‘kader’ dersiniz.”
Bazen
bir rolü öyle gönülden kabul ederiz ki, bunun bir rol olduğunu unuturuz.
Kostümlere, sahneye ve düzene aşık oluruz. Bu belki de ailemizden birinden
devraldığımız bir kavuktur... Belki kaderimiz deriz, belki de gurur kaynağı
yaparız... Çoğu zaman tüm bunların farkında değilizdir. Birisiyle yeni
tanıştığımızda, 'Ne yapıyorsun?', 'Nerelisin?' gibi sorular
sorulur. “Ankara’lıyım, 39 yaşındayım, iki çocuğum var ve kendi şirketimin
sahibiyim... vs.” dediğimizde, bir süre sonra bu ve buna benzer
tanımlamalar ile kendimizi özdeşleşiriz. Genellikle bun tanımlamaların içeriği
fiziğimiz, sahip olduklarımız, davranışlarımız, yaptığımız iş/yeteneklerimiz
veya ideolojiler/inançlarımızdır. En tehlikelisi ise tüm bu tanımlamaların
ötesinde gibi gözüken ve kendini daha ulvi bir yerde gösteren tanımlamadır.
Gerçekten bu tanımlamaların ötesinde bunun reklamının yapılmasına ihtiyaç
yoktur.
Günün
sonunda tüm rollerin kendimiz olduğuna inanmaya başlarız. Derimizin her
gözeneğine kadar bu rolleri yaşarız. Zaman geçtikçe, bu duruma daha fazla
alışır ve rolü farkında olmadan ustalaşırız. Bu kişiliğimiz ve yaşamımız haline
gelir.
Bir gün tüm bu maskeleri çıkarsaydık ne olurdu? Senaryoyu biz yazsaydık? Oynadığımız oyun değişir miydi? Diğer karakterler etkilenir miydi? Ruhumuzdan farklı kelimeler, duygular ve ifadeler dökülür müydü?
Bir gün tüm bu maskeleri çıkarsaydık ne olurdu? Senaryoyu biz yazsaydık? Oynadığımız oyun değişir miydi? Diğer karakterler etkilenir miydi? Ruhumuzdan farklı kelimeler, duygular ve ifadeler dökülür müydü?
Hayatımızda
beslemek zorunda olduğumuz roller ve kimlikler olmasaydı ne olurdu? “Kendime
ve hayata güveniyorum”, “Keyif aldığım işleri yapıyorum”, “Kendimi
seviyor ve olduğum gibi kabul ediyorum”, “Bugün kimseyi memnun etmek
zorunda değilim”, “Kimsenin beni takdir etmesine gerek yok”, “Bir
ve bütünüm” gibi anlayışların içimize nüfuz ettiği hayal edin...
Nasıl
hissederdik? Değişik mi? Huzurlu mu? İlham verici mi?
Egosal hedefler olmayınca bir rahatlama gelmez mi? Hedef olmayınca gelecek kaygısı da olmaz. Endişeler olmayınca, hayat sadece yaşamaya değer anlardan oluşmaz mı? Elbette ki bazı roller gereklidir; baba, iş adamı, kadın, çocuk, öğretmen gibi... Ancak bunları yağmur yağdığında kullandığımız şemsiye misali kullandığımızda özdeşleşme gerçekleşmez...
Egosal hedefler olmayınca bir rahatlama gelmez mi? Hedef olmayınca gelecek kaygısı da olmaz. Endişeler olmayınca, hayat sadece yaşamaya değer anlardan oluşmaz mı? Elbette ki bazı roller gereklidir; baba, iş adamı, kadın, çocuk, öğretmen gibi... Ancak bunları yağmur yağdığında kullandığımız şemsiye misali kullandığımızda özdeşleşme gerçekleşmez...
Hayatımızda
kendimizi nasıl ve nelerle tanımlıyoruz? Hangi roller bizi mutlu veya mutsuz
ediyor? Hangi maskelerimizden veya senaryolardan memnun değiliz? Bu
rollerden özgürleşmek için neye ihtiyacımız var? Hayatı olduğumuz gibi
yaşamak için, olmak için...
Tüm bunlar için yapılacak ilk iş; içtenlikle ve cesaretle gözlemlemektir. Kendimizi ve rollerimiz gözlemlemek... Böylece artan farkındalıkla özdeşleşmeler eriyecek ve daha büyük bir sistemin parçası olarak anlayışımız gelişecektir...
Tüm bunlar için yapılacak ilk iş; içtenlikle ve cesaretle gözlemlemektir. Kendimizi ve rollerimiz gözlemlemek... Böylece artan farkındalıkla özdeşleşmeler eriyecek ve daha büyük bir sistemin parçası olarak anlayışımız gelişecektir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder