Hayata geldiğimizde çevremiz ile olan farkı anlamayız... Bir
bebek için her şey tam ve bütündür; herhangi bir korkusu da yoktur. Daha fark
etmeye başlar ki dış dünyadan ayrı bir bedeni vardır. Ve diğer fark ettiği şey
de çok küçük ve korumasız olduğudur. Onu koruyan ve ona bakan ebeveynler onun
Tanrısı gibidir... Onların korumasına ve ilgisine muhtaçtır. Ve zamanla görür
ki bu kişilerin de bazı koşullar da ona kızıyor, bazı koşullarda onu seviyor ve
takdir ediyorlar...
Bu şekilde ilk koşullanmalarımız başlar. Zihin hayatta
kalmak ve varlığını ispat etmek için gereken sevgi ve ilgi için neler yapması
gerektiğini öğrenmeye başlar. Biraz daha büyüdüğümüz de ise başka bir mücadele
olduğu ortaya çıkar... Diğer insanlar! Arkadaş ve sosyal çevre ailemizden
farklı dinamiklerin olduğu diğer bir meydandır. Burada ise adına kişilik diyeceğimiz egonun temelleri iyice oturmaya
başlar. İster Freud’un dediği gibi ego ve süper ego diye ayrımlar yapın, ister
yapmayın ego egodur... İyi ve güzel gibi duruyor olmasının bir anlamı yoktur.
Önemli olan öz varlığımızın keşfidir...
Tek bir konudan eminizdir, o da var olduğumuz... Ama kim ve ne olduğumuzu çoğu zaman unutmuş gibiyizdir... Bunun yolu ise nefsin erimesi ve maskelerin düşmesi...
Yusuf Emre’nin dediği gibi “Bir ben vardır bende, benden içerü.”
Margarita, with a
Straw filmini beden özürlü, konuşması bozuk bir kızın kendisi ve dünya ile
barışması gibi görebilir. Aman çok şükür ben çok daha iyi durumdayım diyerek
iki-üç minnettar bir şekilde huzurla dolabilirsiniz. Ancak daha derinden
bakarsanız, aslında Laila
karakterinin temsil ettiği şey birçoğumuzun kendini beğenmediği egosudur. İnsan
zihninin en büyük hastalığı kendisi ile olmak istediği kişi arasındaki farktır.
Devam çabası bu arayı kapamaktır. Her ikisi de illüzyon olduğu için bu ara hiç
bir zaman kapanmaz...
Laila, Hindistan’daki hayal kırıklıklarından sonra okumaya
New York’a gider... Burada kendi problemlerinin benzeri yaşayan kör Khanum ile tanışır. Başta çok iyi arkadaş
olan iki kız daha sonra ilişkilerini daha da ileriye götürür... Laila bununla
da yetinmez başka maceralar da arar. Bir gün evine geri döner. Birisi ile randevusu
vardır. Heyecanla hazırlanır ve süratle buluşma yerine gider...
Filmin baş rol oyuncusu
Kalki Koechlin, bir Fransız çiftin Hindistan’da dünyaya getirdiği bir çocuktur.
Filmde harika bir performans ortaya koymuş... Son yıllarda Hindistan yapımı
müthiş filmlerin yanında yerine alabilecek bir yapım.
İzlenecek listeme ekledim. Zaten Bolywood filmlerine de ayrı bir hayranlığım vardır. Mutlaka izleyeceğim. Tavsiye için teşekkürler. Bana da beklerim. http://aysa-home.blogspot.com.tr/
YanıtlaSilTeşekkürler Ayşa :) Tabi ki, sevgiler.
YanıtlaSil