Matrix filminde, bir
rüyada yaşadığımız üzerine bir kurgu vardır. Zihni ile özdeşleşmiş kişilerin
gördüğü bir rüyadır bu... Kendilerini, geçmişten gelen bilgi ve deneyimleri ve
bunlarla oluşan duygu ve düşünceleri zannederler. Bu durum, bir süre gözlemleme
yaptığınızda ortaya çıkartabilecek bir hiledir. Bu oyundaki – rekabet ve
kıyaslamaya dayanan hayat planındaki – değerler oldukça sığdır; para,
cinsellik, mal, mülk, prestij, unvan, pohpohlanma... Ancak içimizden bir ses,
olanların gerçek olmadığını ve bir kurgu olduğunu söyler. Bu şeklide öyle bir
noktaya gelirsin ki, artık kırmızı hapı yutmanın
zamanı gelmiştir...
Öte yandan, her şey henüz bitmemiştir. Matrix filminin ilerleyen
sahnelerinde Neo, gerçek sandığı dünyada da seçilmiş kişi olarak robotları
durdurur... Bunun anlamı nedir? İllüzyon devam etmektedir. Artık çok daha sinsi
bir hale bürünmüştür. Tüm gerçeği keşfettiği, kendisinin de ‘seçilmiş, ulvi kişi’
olduğu varsayımı ile mutludur bu aşamada... “Kolektif egoyu” temsil eden Mimar’a ulaştığında görür ki; bu
kahraman hikayesi defalarca ve mükemmel bir şekilde işlemektedir. İnsanların hepsi de eskiden takip ettikleri maddesel değerler yerine artık bu ulvi insanı
takip etmektedirler. Hiç bir şey değişmemiştir. Ego sadece aydınlanmış ve ulvi
bir kıyafet giymiştir. Paylaşmak, bir amaç uğruna savaşmak, haksızlıklara karşı
gelmek, şifacı olmak, özgürlük yeni değerlerdir... Bu, daha derin bir çukurdur.
Zeon da yerin en dibindedir. Neo, bu labirentten nasıl kurtulacaktır?
Gerçeği görebilmesi için Neo’nun gözlerini kaybetmesi
gerekecektir. Gözleri onun beyninde imajlar yaratmasına neden olmaktadır. Gerçeği
görmesi için gözlere değil, kalbine ihtiyacı vardır. Zihin sustuğunda özünden
gelen sese ve iç-görüye kulak asmaya başlar.
“Ne seçilmiş kişi vardır, ne de mucizeler... Zaten her şey
mucizedir. Kimsenin başka bir kimseye ihtiyacı yoktur. İhtiyacımız olan
karşımıza çıkmaktadır; bu herhangi bir şey olabilir. Ne ulvi kişiler, ne
şifacılar ne kahinler... Onların ne yeteneği varsa, aynısı sende de vardır.
Sadece bunu hatırlaman ve kalbinle görmen gerekir. Zihnin illüzyonlarını
bıraktığında, geriye sadece gerçek kalır. Ya uyanıksındır, ya da hala rüya
görmektesindir...”
Harika bir anlatım olmuş ellerine sağlık. Kesinlikle öyle aslında her yer mucizelerle dolu ama gözlerimizle görmeye çalıştığımız için göremiyoruz. Sevgiler :)
YanıtlaSilDeğerli yorumun için çok teşekkürler... Sevgiler
SilGüzel. Bu arada filmdeki seçilmiş kişi ajan smith dir. filmi baştan buna göre izlenirse , detaylar daha net anlaşılır. Zaten film içerisinde de bu gizli olarak bir çok kez söyleniyor. Neyse başarılar.
YanıtlaSilYorumunuz için teşekkürler. Yazının özünde "seçilmiş" bir kişi olmadığı vurgulanıyor... Bu ne Ajan Smith ne de başka biri... Sevgiler
Siliki kez izledim bu filmi şuan ki yazınız ile tam oturdu herşey
YanıtlaSilelinize sağlık
Çok teşekkürler. Sevgiler :)
SilÇok güzel yorumlamışsın...Aslında muhteşem bir analiz olmuş...Emeğine yüreğine sağlık...sevgiler
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Sevgiyle kalın.
Sil