17 Kasım 2016 Perşembe

Canımız Yandığında


Bazen biri canımızı öyle bir yakar ki, bunu ancak biz bilebiliriz. Ne kadar dertleştiğimiz kişi bizimle empati kursa da, benzer olayları yaşasa da, bizimki farklıdır! Aynı olma ihtimali yoktur zaten... O kadar haklıyızdır ki, kelimenin tam anlamı ile biz masumuz, o kişi de suçludur.

Biz ne hissederiz bu durumda? En başta haksızlıktır bu yaşananlar; “neden bizim başımıza gelir tüm bu olanlar?” diye düşünürüz. Öfkeleniriz, hem de çok! Bazen de nefret ve intikam duyguları gelir gider.. Kalmamıştır artık bilgelik, sakinlik... İsyandır bizi besleyen...

Öte yandan tüm bu duyguları bastırmadan ve hatta isimlendirmeden, geliş gidişlerini takip ettiğimizde... Evet, bunu gerçekten yaptığımızda ilginç bir durumla karşılaşırız: Tüm bu duygu ve düşüncelerin kaynağının zihnimiz olduğu gerçeği ile karşı karşıyayızdır. Tüm olan bitenlere tepki vermeye eğitilmiş zihnimiz... Geçmişte biriktirdiği deneyimlere ve bilgilere dayanarak hareket eden zihnimiz... Bir saniyeliğe yaşadığımız her şeyin silindiğini hayal etsek ne olurdu? Hiç bir şey hatırlamadığımızda... Hiç bir tepki oluşmaz; duygu ve düşünceler yok olur. 

Bazen gerçekten olanları unutmayı çok isteriz ve hatta bunun için çeşitli metotlar uygularız, dikkat dağıtıcılara yöneliriz, ancak bunların hiç biri bir işe yaramaz...
Önemli olan zihnin nasıl çalıştığını ve nasıl tepki verdiğini görmektir. Bunu gözlemlediğinizde, sadece ortada bir tepki olduğu gerçeği belirir... Ortada bu tepki ile özdeşleşecek kimse yoktur, lakin beyin, bir kişi değildir.

Neden?
Bu tepkilerden bağımsız olduğumuzda, artık daha sakin, dingin ve huzurlu oluruz. Öte yandan, halen çözülmeyen bir konu vardır: Neden? Neden bunlar başımıza geldi veya gelmeye devam ediyor?


Kader mi? Karma mı? Yaptıklarımızın bedelini mi ödüyoruz? Yoksa sadece “her işte bir hayır vardır” deyip geçecek miyiz? Bu son söz, oldukça derin bir bilgelik içerse de, anlayışımızı geliştirmiyor. Carl Jung’un bahsettiği gibi, kolektif bilinçaltındaki dinamik anlaşılmadıkça, hayatımız da bu dinamikler tarafından yönetilmeye devam ediyor.

Her olayın arkasında, bizim ve ilgili kişinin ardındaki kolektif güçler iş başında! Sadece iki nesilde yaklaşık yetmiş kişinin dahil olduğu bir sistemin parçasıyız. Zihne göre bu fazlasıyla kaotik. Öyle bir sistem ki, bilinçli olarak son derece karmaşık, ancak kendine göre düzeni olan ve daha büyük bir sisteme bağlı bir mekanizma... İşte aile sistemimizi anlamaya başladıkça, Ben’in içindeki Ben’e doğru yolculuk başlıyor...

Öyle bir bakış açısı meydana geliyor ki, ne kurban var, ne de fail...
Her şeyin birbirine sevgi ile bağlı olduğu, ayrılık illüzyonunun kalktığı bir anlayış kaplıyor ortalığı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder