12 Haziran 2017 Pazartesi

J'enrage de Son Absence

Acı kaybımız” diye ilanlar veririz... Gerçekten de acımız derin ve büyüktür. Özellikle de bu dünyadan göçen ruhun bedeni küçükse... Haksızlıktır bu! Kimse kendi çocuğunu toprağa vermemelidir... Acının boyutunu ancak yaşayan bilebilir...

Böyle durumlarda söylenecek çok fazla bir şey de olmaz. Bazen suçlanacak kişiler ve en nihayetinde isyan ettiğimiz Tanrı olabilir sahnede... Ancak eninde sonunda olanla yüzleşmekten başka bir çare yok gibidir. Yüzleşmenin mümkün olmadığı anlarda ise, kalanlar ölü gibi yaşamaya başlarlar...


Filmin kahramanı Jacques, oğlunun ölümünden sonra bir türlü kendine gelememiştir. Karısını bırakmış, onun peşinden gelmesini beklemiştir. Bu gerçekleşmeyince, kendine işine vermiş ve bitkin bir hayat yaşamaktadır. Daha sonrasında, eski eşi hayatına devam etmiş, yeniden evlenmiş ve hatta çocuğunun öldüğü yaşlarda bir çocuğu olmuştur.

Jacques, babasının ölümü ile memlekete geri döner ve eski karısını arar. Onun yeni evliliğinden olan çocuğu ile tanışır. Daha sonra çocukla ebeveynlerinin haberi olmadan yakın bir ilişki kurar. Ölen oğlunun yerine yarı kardeşini koyar... Tüm mal varlığını ona bağışlamak ister, oysa aralarında hiç bir kan bağı yoktur. Kendi oğlunun yerine bu çocuğu koyması pek de uygun bir davranış değildir, öte yandan annesi henüz ilk çocuğunun eşyaları ile vedalaşmamıştır...

Çoğu zaman bu tip acıklı filmleri seyretmek bile istemeyiz; seyrettiğimiz zaman ise hemen etkisinden kurtulmak, mevcut rutine dönmek isteriz. Burası bizim oluşturduğumuz güvenli alandır. Oysa bize dokunuyorsa, çok yüksek ihtimal ya bizim de bir kaybımız vardır ya da ailemizde/atalarımızda benzer olaylar yaşanmıştır. Derindeki bir mekanizma bu olaylar ile yüzleşmemizi ve onun üzerinden geçerek büyümemize imkan vermek ister...


Çocuk Kayıpları
Aile sistemi çalışmalarında gördüğümüz gibi çocuk kayıpları – ki bunlara kürtaj ve düşükler dahildir – hayatımızı etkiler... Hatta annemizin veya anneannemizin kayıpları da bunlara dahildir. Diğer bir önemli konu ise çocuk kayıplarının ebeveynlerin arasını açma ihtimalidir. Acıyı farklı boyutlarda yaşayan eşler birbirine destek olamayabilir veya herhangi bir sebepten dolayı birbirini suçlayabilir. Özellikle kürtaj durumunda, baba olayın dışında durursa veya dışı itilirse kadın bu olayı yalnız yaşamak zorunda kalır.
Bert Hellinger der ki: “Bir kadın hamile kaldıysa, artık annedir.”
Oysa tüm ölüm vak'alarında olması gerektiği vedalaşma ve yas tutma gereklidir. Olayın olduğu gibi görülmesi ve yaşanması süreçlerin sağlıklı ilerlemesi için uygun olur.

Kayıp
Tecrübelerimize göre söyleyebiliriz ki, bugün dünya üzerinde yaşayan herkes yaklaşık 150 sene ölecektir. Kimse burada olmayacaktır. Aklınıza gelen herkes için geçerlidir bu. Biz ise ölen kişiler için, kayıp kelimesini kullanırız. Kaybetmek fikrinin ardında sahip olmak fikri yatmaktadır. Benim kavramı zihnin en temel yanılgılarından biridir. Hiç kimse hiç kimsenin ve hatta hiç bir şeyin şeyin gerçekten sahibi değildir. Her şey geçicidir. Her şey bu dünyanın dinamikleri ve bedenimizle sınırlıdır. Kalıcı olan ise özümüzdür; ruhumuzdur... Ruhun yaşı, cinsiyeti var mıdır? Ruh ölür mü?.. Bizi hayata getiren anne babamız mı bizi yaratan? Yoksa Yaradan mı?

Eğer ruha inanmıyorsanız, o halde hiç probleminiz olmamalıdır. Çünkü zaten bu bedenin toprağa gideceğini biliyorsunuz... Kaybedecek ne var ki?


Öte yandan, gerçekten kim olduğunuzu inceliyor, zihnin ötesine geçerek bunun farkına varabiliyorsanız, o halde tüm Evreni, Tanrıyı anlamışsınız demektir. Tüm olayların ardında ailemiz, onların ardında onların ailesi ve en sonunda da Tanrı’yı bulursunuz. Onun her şeyden haberi olduğuna göre ortada yargılanacak fazla bir şey de yoktur.

Dünya sonsuz güçlerin yönettiği bir oyun gibidir; bizden daha büyük güçlerin oyununu anladığımızda, bu anlayış bizim hayattan keyif almamız ve bütün bir parçası olarak hareket etmemizi sağlar...

Bu açıdan bakmaya başladığımızda kişilik ve zihin ile özdeşleşme azalır. Zamanla azalacak ve bitecek  acı hala oradadır ancak ıstırap yok olmuştur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder